12 Ekim 2008 Pazar

Herkes bizlerin istediği gibi değil, olması gerektikleri gibidir



Yargılarımız ve yargılarımız.
Çocukluğumuzdan beri, büyürken bizimle birlikte büyüyen ve gürbüzleşen yargılarımız.Yargı sistemimiz öylesine gelişmiştir ki, etrafımızda ne olursa olsun, aklımıza ilk gelen düşünce YARGILARIMIZDIR.

Yargılarla dolu günlerimize bir göz atarsak;

"Babam da bağırmadan konuşamaz",
"Annem de laftan anlamaz, sürekli dırdır eder",
"Bu kadın ne kadar çirkin, makyaj yapsa ne olur ki",
"Şu adama bak, o boyla o arabaya hiç yakışmış mı?",
"Bu adamın doğru bir iş yaptığı yok". Bu örneklere siz daha binlercesini ekleyebilirsiniz.

Biri size "kahve mi, çay mı içersiniz?" diye sorduğunda, cevap kahve de olabilir çay da. Bunun nedeni sadece tercih etmenizdir. Hiç çilek niye kırmızıdır diye sorgular mısınız? Yaptığınız sadece çileğin lezzetini düşünmektir. Kişileri ve olayları oldukları gibi kabullendiğinizde de hayatınız lezzetlenir. Değiştirmeye uğraşmayın. Başaramazsınız. İşin sonunda, siz mutsuz ve huzursuz olursunuz. Bunca yargılama içinde, kendinizi unutuyorsunuz ve sadece bir yargı makinesi haline geliyorsunuz.

HERKES BİZLERİN İSTEDİĞİ GİBİ DEĞİL, KENDİ İSTEDİKLERİ GİBİDİRLER.

Yaydığımız frekansa uygun olanlar bizimle hayat yolunda dansa devam eder,uymayanlar ise farklı yollarda. Evrensel aşk tadında kaldıgımız sürece etrafımızdakiler ve içinde soludugumuz olaylar bu frekansda seyredecektir.

Göze en kolay görünen mutluluk, ancak biz onu içimizde dönüştürdüğümüzde kendini ortaya koyar.

Hiç yorum yok: