12 Ekim 2008 Pazar

Moka Dilimleri


Malzemeler :

2 Yumurta
5 kahve fincanı toz şeker
6 kahve fincanı un
2 kahve fincanı süt
150 gr.erimiş yağ
1 yemek kasığı kakao
1 paket kabartma tozu

(Fincan türk kahve fincanı)

Yapılışı :

Yumurta ve toz şekeri iyice çırpın
Sonra diğer malzemeleri ilave edip,iyice karıştırın
Yuvarlak borcama yada o büyüklükte tepsiye dökün
180 derece fırında 60 dakika pişirin

Üstü için malzemeler :

Kek pişerken karışımı hazırlayabilirsiniz.

4 kahve fincanı pudra şekeri
4 yemek kaşığı erimiş yağ
2 yemek kaşığı granül kahve
1 yemek kaşığı kakao
1 paket vanilya
1 fincan su

Yapılışı :

Üst malzemesinin hepsini mikserle karıştırın
Fırından çıkan sıcak kekin üzerine dükün
Kekin üzerini hindistan cevizi ile süsleyin

Devam edin çalmaya; içerideki coşku sonunda pencereyi açar ve orada kim var diye dışarı bakar.
MEVLANA

Tavırlarımız



Her tavrımız, üzerinden rönesansı yaşamamız gereken, bir özelliğimizi anlatmaktadır.

Düşünceler ve bedenin, inanılmaz bir hormonide çalıştığını görmek için tavırlara bakmanız yeterli.
Tavır almak!!
Negatif düşüncelerin bedensel görünüşleridir.
Özde negatifliğe itiraz eden enerji sistemimiz, bunu tavır olarak göstermeye çalışır. Bakışlarımız bunun en mükemmel yansımasıdır.

"Uffff ya" tavrı!!
"Yine mi sen kardeşim" tavrı!!
"Bu kadar da olmaz ki kardeşim" tavrı!!
"Bıktım usandım artık" tavrı!!
"Ben bilirim tavrı!!
"Ukala ne olacak" tavrı!!

Tavır yerine, konuşma dilini seçmeye ve karşınızdakinin içinde bulunduğunuz durumu anlamasını sağlamaya ne dersiniz?
Binlerce değişik açıdan bakan gözleri yormak yerine, elleri, kolları, bacakları değişik pozisyonlarda sunmak yerine, iletişim için geliştirdiğimiz konuşma yeteneğimizi kullanıp, kolayı seçmeye ne dersiniz?
Düşünce, beden, ruhun üçlüsünün, yani kendimizin ne tür bir harmoni içinde bulunduğu görmek için tavırlarımıza bakmamız yeterli olacaktır.

Eğer insanlar anlayışlı ve sakin olabilirlerse, cennet de dünya da onların olur.

LAO TZU

Herkes bizlerin istediği gibi değil, olması gerektikleri gibidir



Yargılarımız ve yargılarımız.
Çocukluğumuzdan beri, büyürken bizimle birlikte büyüyen ve gürbüzleşen yargılarımız.Yargı sistemimiz öylesine gelişmiştir ki, etrafımızda ne olursa olsun, aklımıza ilk gelen düşünce YARGILARIMIZDIR.

Yargılarla dolu günlerimize bir göz atarsak;

"Babam da bağırmadan konuşamaz",
"Annem de laftan anlamaz, sürekli dırdır eder",
"Bu kadın ne kadar çirkin, makyaj yapsa ne olur ki",
"Şu adama bak, o boyla o arabaya hiç yakışmış mı?",
"Bu adamın doğru bir iş yaptığı yok". Bu örneklere siz daha binlercesini ekleyebilirsiniz.

Biri size "kahve mi, çay mı içersiniz?" diye sorduğunda, cevap kahve de olabilir çay da. Bunun nedeni sadece tercih etmenizdir. Hiç çilek niye kırmızıdır diye sorgular mısınız? Yaptığınız sadece çileğin lezzetini düşünmektir. Kişileri ve olayları oldukları gibi kabullendiğinizde de hayatınız lezzetlenir. Değiştirmeye uğraşmayın. Başaramazsınız. İşin sonunda, siz mutsuz ve huzursuz olursunuz. Bunca yargılama içinde, kendinizi unutuyorsunuz ve sadece bir yargı makinesi haline geliyorsunuz.

HERKES BİZLERİN İSTEDİĞİ GİBİ DEĞİL, KENDİ İSTEDİKLERİ GİBİDİRLER.

Yaydığımız frekansa uygun olanlar bizimle hayat yolunda dansa devam eder,uymayanlar ise farklı yollarda. Evrensel aşk tadında kaldıgımız sürece etrafımızdakiler ve içinde soludugumuz olaylar bu frekansda seyredecektir.

Göze en kolay görünen mutluluk, ancak biz onu içimizde dönüştürdüğümüzde kendini ortaya koyar.